Aile Şirketlerinin Temel Özellikleri?

Aile şirketlerini diğer şirket türlerinden ayıran birtakım özellikler vardır. Bu özellikler genel olarak aralarında kan ve duygu bağı olan bireylerin diğer bir ifade ile aile üyelerinin bir çatı altında birlikte iş görmesinden ve aileyi korumaya yönelik genel tutumlarından kaynaklanmaktadır. Bu şirketleri belirleyici temel unsurlar aşağıda sıralanmıştır.

Aile şirketleri, şirket tipleri içinde en özgün olan modeldir. Aile şirkete dışarıdan müdahale ve etkide bulunmazken, içeride zaten işletmenin bir parçası olarak görevde bulunur. Bu nedenle aile ilişkileri; şirketin yapısına, stratejisine, konumuna ve dolayısıyla başarısına etki etmektedir (Smyrinos vd., 1998: 51). Diğer bir deyişle, aile üyelerinin şirket kararlarındaki etkisi tüm şirketin profilini etkileyebilmektedir (Astrachan vd., 2002: 48).

Aile üyeleri ne şirketi aileden ne de aileyi şirketten bağımsız düşünürler. Bu sebeple bir aile şirketinin hikayesi aynı zamanda bir ailenin de hikayesidir (Denison vd., 2004: 64).

Genellikle aileden en az iki nesil şirketin yönetimi ile ilgilenmektedir. Anne/baba-çocuk ortaklıkları, kardeş ortaklıkları, kuzen ortaklıkları ve sürekli olmayı başaran ortaklıkların bünyelerinde en az iki nesili barındıran aile şirketleridir. Karı-koca ortaklılığı ile kurulan aile şirketlerinde nesil farkı olmamakla birlikte yapılarında diğer özellikleri bulundurmaları nedeniyle aile şirketi statüsünde değerlendirilmektedirler ( Karpuzoğlu, 2000: 73).

Aile şirketi, tek başına aile lideri, lider ve eşi, lider ve çocukları ya da lider ve kardeşleri şeklinde çeşitli aile üyelerinin varyasyonlarından da oluşabilmektedir (Fındıkçı, 2008: 17) .Dolayısıyla aile şirketleri, aile ve şirket olmak üzere iki dinamikle açıklanabilmektedir (Stafford vd.; 1999: 203).

Şirketin kurucusu aynı zamanda şirketin yöneticisidir. Bu kişiler gösterdikleri başarı sebebiyle ailenin de yöneticisi olma rolünü üstlenmektedirler (Karpuzoğlu, 2000: 20). Kurucular (girişimciler) , genel olarak sağlıkları yerindeyken yönetimi bir başkasına devretmeyi düşünmezler. Şirket sahibi olduklarından genel müdür ya da yönetim kurulu başkanlığının kendileri tarafından yürütülmesinin normal ve gerekli olduğunu kabul ederler (Ansay, 1971: 32 ).

Aile şirketleri genellikle aile bireyleri tarafından kurulduğundan kapalı bir görünüm arz etmektedir (Ansay, 1971: 32 ). Diğer bir deyişle, aile şirketleri zaman, enerji ve finansal kaynaklarını öncelikle aileden temin etme eğilimindedirler. Bu sebeple kaynak temini bakımından kapalı bir görünüm arz etmektedirler (Stafford vd., 1999: 203).

Şirketin ismi ve prestiji, aile üyelerinin ismi ve prestijine bağlıdır. Diğer bir deyişle, aile üyelerinin her birinin elde ettiği sosyal statü işletmenin ismi ve prestijine etki etmektedir (Stafford vd., 1999: 203).

Şirketlerde yönetim ve hiyerarşik yapı bilgi ve tecrübe ile belirlenirken, aileler de yönetim hiyerarşik yapı, yaş, güç (fizyolojik ve psikolojik ) ve bazen ölüm durumu ile belirlenmektedir (Egan, 1991: 3). Aile üyelerinin şirket içinde güç ve pozisyon elde etmesi eğitim ve deneyimden çok, aile içindeki güç ve pozisyona bağlıdır (Poza vd., 2004: 100). Diğer bir deyişle, aile içi bağlar yönetimden sorumlu olan kişi ya da kişilerin tayininde etkilidir(Yalçın, vd., 2004: 73).

Şirket politikası çoğunlukla aile çıkarları ile uyumludur. Ailenin mevcut normlarının aile şirketlerinin önemli bir bölümünde kullanıldığı görülmektedir. Genellikle aile varlığının ve bütünlünün korunması amacıyla kurulan aile şirketleri, aile değer ve inançlarından etkilenir. Diğer bir deyişle, ailenin değer ve inançları şirketteki iş yapış biçimine, kişiler arası ilişkilere, işlerin yapılması sırasında kullanılan yöntemlere kısacası örgüt kültürüne önemli ölçüde etki etmekte, aile ve şirket değerleri özdeşleşmektedir (Drucker; 1974: 275).

Aile üyelerinin yaşadığı ayrılık, hastalık, ölüm; evlilik ve doğum gibi olaylar şirkete etki eder (Vago, 2004: 76).

Aile Şirketlerinin Kurulma Nedenleri?

İstihdam yaratmada, ülke ekonomisine katkı sağlamada, tüketici istek, ihtiyaç ve beklentilerine karşılık vermede önemli bir rol üstlenen aile şirketlerinin kurulma nedenleri birbirinden farklılık göstermekle birlikte aşağıdaki üç ana noktada ele alınabilir (Gersick vd., 1997: 137):

Birinci neden, içinde bulunulan sosyal, kültürel ve ekonomik çevredir. Bireyin içinde bulunduğu koşullar yeni bir iş kurmasını teşvik edebileceği gibi, bazı koşullar bu durumu engelleyebilir. Diğer bir deyişle, bireyin çalıştığı kurumdaki fırsatlar, sermaye olanakları, yakın dost ve çevrenin iş ve bilgi sahibi olması gibi olumlu değerler bireyin yeni bir iş kurma arzusunu arttırabilir. Öte yandan, yeterli sermaye birikiminin olmaması, ekonomik istikrarsızlık, güvenilecek kişilerin mevcut olmaması vb. durumlar yeni bir şirket kurma eğilimini azaltabilir. Bu durumda bireyi teşvik eden güçlerin fazla olması durumunda, kişi yeni bir iş kurmaya teşebbüs edebilir.

Bireyleri kendi işini kurmaya iten ikinci bir unsur; kendi işini yapabilme, bağımsız kararlar alabilme, başkalarını sevk ve idare edebilme isteğidir. Bunun yanı sıra yöneticiler ile yaşanılan anlaşmazlıklar, durağan kariyer durumu girişimcilik isteğini destekleyen diğer nedenlerdir.

Üçüncü neden ise; bireylerin aileye ait mal varlığını korumak ve bu mal varlığını arttırarak diğer nesillere ulaştırma isteğidir. Birey işi kurarken ailesinin ve çocuklarının geleceğini güvence altına alma güdüsü ile de hareket edebilir. Çünkü şirkette hem aile bireyleri istihdam edilerek iş sahibi olur, hem de elde edilen gelir ile ailenin ihtiyaçları karşılanır (Gersick vd., 1997: 136-137).

İşletme Kültürünün Nesiller Arası Aktarımı

Günümüz işletmecilik anlayışı, küreselleşmenin etkisiyle yakın geçmişe kıyasla oldukça değişmiştir. Dünyada 1960’lı yıllarda yoğun biçimde kendisini  hissettirmeye başlayan rekabet ortamı işletmeleri, yaşamlarını sürekli kılabilme sürecinde pekçok arayışa ve yeniliğe itmektedir. İşletmeler gerek yerel, gerekse küresel pazarlarda yaşamlarını sürdürebilmek için çok fazla çaba harcamak zorundadır. İşletmecilikteki değişim anlayışının günümüzde ulaştığı nokta esnek, yenilikçi, kendini yerel pazarlarda sınırlamayan, araştıran ve kendisini yenileyen, ekip çalışmasına ağırlık veren, sağlıklı büyümenin peşinde koşan, finansal kaynaklarını rasyonel şekilde kullanan, müşteriye odaklanan, özellikle de insan kaynağının veriminden maksimum düzeyde istifade etmeye çalışan bir işletmecilik anlayışıdır.

İşletmeyi koruyan kurucu patron ya da lider yönetimi ağırlıklı bir yönetim anlayışı günümüzde yetersiz kalmaktadır. Yönetim literatürünün ağırlık noktasının liderlikten ekip çalışmasına ve yönetsel sistemlere doğru kayması bu durumun en somut delili olarak düşünülebilir.

Geçmişte önemli olan ve günümüze kadar uzanan güçlü lider ya da patron figürünün kişisel karizmasını, bireysel yaratıcılığını, risk anlayışını, cesaretini, uzak görüşlülüğünü, kişisel yönetim anlayışını ve becerilerini temel alan işletme yönetimi anlayışı önemini yitirmektedir. Rekabetin sınırlı ve hedefin yerel pazarlar olduğu dönemlerde çok sayıda başarılı örneği görülen bu anlayışın günümüz işletmeciliğinde aynı başarıyı göstermesi gün geçtikçe zorlaşmaktadır. Şirketler, kendilerini yeni koşullara uyumlandırarak değişmelidirler. Değişimin gerçekleşmesi 2000’li yıllarda işletmeler için zorunludur.

İşletme yönetimi için bu denli önemli olan değişim, aile şirketleri olarak adlandırılan ve kendine özgü pek çok özelliğe sahip olan işletmeler açısından çok daha fazla önem taşımaktadır.

Aile ve iş ilişkilerinin iç içe geçmesi, aile şirketlerinde birtakım üstünlükleri ve sakıncaları ortaya çıkarmaktadır. Bu tip işletmelerin yönetim tarzları, örgüt içi ilişkileri, konulara yaklaşımları, diğer işletmelere göre farklılıklar göstermektedir.  Bu durumun doğal sonucu olarak yönetim kuramlarının aile şirketlerine uygulanmasında sorunlarla karşılaşılmaktadır. Bu kuramların başarıyla uygulanması, aile şirketlerinin iç yapıları, temel nitelikleri ve dinamiklerinin anlaşılmasına bağlıdır.

Değişim bir süreç olup, değişim yönetimi şirketlerin geleceği açısından kritik özellik taşımaktadır. Artan rekabet ortamında başarılı bir değişim sürecinin planlaması ve sürdürülmesi, günümüzde şirketlerin üst yönetimlerinin en önemli sorumluluklarından biridir. Şirketin sağlıklı büyümesi, sürekliliklerinin sağlanması açısından önem taşımaktadır. Bu nedenle değişim olgusunu anlamak ve bir şirketin sürekliliğini devam ettirme koşullarını belirlemek oldukça önemli bir araştırma konusu olmaktadır.

Değişim yöneticilerin bir taraftan daha dinamik, daha hızlı karar alma mekanizması kurmasını sağlarken, diğer yandan kriz zamanlarında karşılaşılan güçsüzlükleri ortadan kaldırarak hızlı ve doğru kararlar alınmasına olanak sağlar.

Aile şirketlerinin kurumsallaşmamış yapısı kriz ortamlarında ayakta kalabilme

şansını azaltmaktadır.

 

Literatür incelendiğinde aile şirketlerinin sürekliliklerini uzun dönemli sürdürememelerinin nedeninin Türkiye’de ve diğer ülkelerde aynı olduğu görülmektedir. Sözkonusu neden, aile şirketlerinde değişimin doğru zamanda ele alınmamış olması ve değişim sürecinin geciktirilmesidir.

Bu çalışma, aile şirketlerinin önemli bir zorunluluğu olan değişim konusunu ele almaktadır. Değişimin boyutları, aile şirketlerinde değişimi zorlayan içsel nedenler kapsamında incelenmiştir. Çalışmanın teorik bölümünün başında, aile şirketleri kavramı ve kapsamı ele alınmış, aile şirketlerinin tanımı, kurulma nedenleri, sistem modelleri, özellikleri, üstün ve zayıf yönleri açıklanmıştır.

Aile şirketlerinin mülkiyet evrimi üzerinde durulmuş, ailenin ve şirketin evrimi aktarılmıştır. Aile şirketlerinin yaşam dönemleri incelenmiş, her yaşam evresi ayrıntılı bir şekilde özetlenmiştir.

 

Aile şirketleri kültürü kavramı ele alınmış, aile şirketleri kültür öğeleri ve kalıpları kapsamlı bir şekilde sunulmuştur.

Dünyada ve Türkiye’deki aile şirketleri incelenmiş, dünyanın faaliyetlerine devam eden en eski ve en büyük aile şirketleri belirtilmiş, çeşitli ülkelerdeki aile şirketlerinin özelliklerine ilişkin örnekler verilmiştir. Türkiye’deki aile şirketlerinin özellikleri ve gelişim tarihi özetlenmiştir.

Aile şirketlerinde zamana bağlı önlenemeyen değişimler, şirketin nesilden nesile devredilmesi, profesyonel yönetici ile çalışılması, kurumsallaşması ile danışmanlık hizmeti almasının önemi hakkında bilgiler verilmiştir. Aile şirketlerinin değişime karşı gösterdikleri direnç ve nedenleri aktarılmış, aile şirketlerinin sürekliliği için alınması gereken önlemler üzerinde durulmuştur.

Bu çalışmanın Türk aile şirketlerinin nesilden nesile geçişlerinde sağlıklı, kâr eden ve büyüyen yapılarını korumaları, geleceği şekillendirmeleri için önemle üzerinde durulması gereken noktaları anlamak açısından önem taşıdığı düşünülmektedir.

Yarına Hoşgeldiniz...

Yarına Hoş Geldiniz...

1-Oto tamir atölyeleri gelecekte var olmayacak.

2-Bir benzinli / dizel motorda 20.000 ayrı parça bulunur. 
Elektrikli motor ise 20. Elektrikli araçlar ömür boyu garantili satılmakta ve sadece satıcılar tarafından tamir edilmektedir. 
Bir elektrik motorunun çıkarılması ve değiştirilmesi yalnızca 10 dakika sürer.

3-Arızalı elektrik motorları bayide tamir edilmemekte, robotlarla tamir edilen bölgesel bir tamirhaneye gönderilmektedir.

4-Elektrikli motor arıza lambanız yandığında, Arabanız, araba yıkamaya benzeyen bir istasyona götürüyorsunuz ve bir fincan kahve içerken arabaniz tamir ediliyor olacak.

5-Benzin pompaları gidecek.

6-Sokak köşelerinde elektrik dağıtan sayaçlar olacaktır.
 Şirketler elektrik şarj istasyonlarını kuracak; Aslında, gelişmiş dünyaya çoktan başladılar.

7-Akıllı büyük otomobil üreticileri, sadece elektrikli araba üreten yeni tesisler kurmak için çoktan bütçe ayırdılar.

8-Petrole olan ihtiyaç çok azalacak. 
Petrolden başka üretimi olmayan zengin ortadoğu ülkelerinin başı dertte.

9-Evler gün boyunca elektrik üretecek ve depolayacak, daha sonra kullanacak ve şebekeye geri satacak. Tesla çatısını gören var mı?

10-Genç nesil kişisel arabaları sadece müzelerde görecek artık. 

11-1998'de Kodak'ın 170.000 çalışanı vardı ve dünya genelinde tüm fotoğraf kağıdının % 85'ini sattı. 
Sadece birkaç yıl içinde iş modelleri ortadan kalktı ve iflas etti. 
Bunun olacağını kim bilebilirdi?

12-Kodak ve Polaroid’in başına gelecek 5-10 yıl boyunca birçok sektörde yaşanacak… 
ve çoğu insan bunun geldiğini görmüyor.

13-1998 yılında 3 yıl sonra bir daha asla film çekmeyeceğiniz aklınıza gelir miydi? 
Günümüzde kimin kamerası var ki? 
Veya eski vhs videolara falan ne oldu?

15- Bunların hepsi sağlık, özerk ve elektrikli otomobiller, eğitim, 3B baskı, tarım ve iş alanlarında yine olacak

16- "4. Endüstri" Devrimi'ne hoş geldiniz.

17-Yazılım sektörü inovasyondan geçti ve önümüzdeki 5-10 yıl içinde çoğu geleneksel sanayi sektörü de aynı...

Kaynak:Girişim Port 
Tarih:10.10.2020

Aile ile "İş Yapmanın Psikolojik" Etkileri

Merhaba arkadaşlar. Aile ile iş yapmanın psikolojinize, yükselişinize ve evliyseniz kendi ailenizde doğuracak sıkıntıları yazım yanlışlarımla kendi dilimde anlatmaya çalışacağım.

Ben 32 yaşında bir aile işletmesinin işletmecisiyim desem daha doğru. Şuan ki psikolojim üstünden geçmişte yaptığım hatalardan size biraz bahsetmek istiyorum.

İlkokul çağlarımda babamın esnaflık yaptığı dönemde topadığı paraların hepsini kendimizin sanmamla iş hayatına atıldım okulu bırakıp. Bunu babamın kabul etmesi biraz şaibeliydi ama çokta umrumda değildi ben para kazanacaktım babama çırak lazımmış sonradan anladım. Gel zaman git zaman yeni ortaklıklar ve ortaklardan ayrılmalarla yaralandık, sendeledik, düştük ve kalktık. Baktığımda gördüğüm en çok beni kandıran durum ciroyu kar zannetmem. Neyse çok uzatmadan biten ortaklıklardan sonra kendi kendimize çıktığımız bu yolda yanlış yatırım ve covid-19 dan sonra sallantıya girdik. Borcumuzu kiramızı ödemeye zorlanır olduk ve gördüğüm şey bunlar benim suçummuş gibi ailemin beni yalnız bırakması. Bu iş yeri iş yaptığında herkesin başarısı ( tamamen dükkanda yalnızım) başarısızlık tamamen benim suçum. Ne 8 aylık çocuğumla sağlıklı vakit geçirebiliyorum ne kendi evliliğimde nede hayatımda huzur var. Her gün uyandığımda başarısız olduğuma kendimi inandırıyor göğüsümde öküz oturuyormuş gibi doşlaşıyorum. Babamın hastalığından dolayıda onada birşey söyleyemeyip içime atıyorum.


Size bunları yaşamamanız için ön gördüğüm tavsiyeler;

1) İşinizle ilgili düşünceleri iş yerinden çıktığınızda orada bırakın.

2) Kazancınız ve gelecekle alakalı planlarınız sizi ilgilendirir. Bunu aileniz dahil kimseyle paylaşmayın. Başarı herkesin başarısızlık sizin suçunuz.

3) Olduğunuz yerde mutlu değilseniz orayı terk edin. Unutmayın terk etmezseniz bir süre değil bir ömür mutsuz olacaksınız.

4) Maddi konuları eşinizle konuşmayın. 

5) Kimseyi kırmamak için kendinizi üzmeyin. Unutmayın yalnız doğdunuz yalnız öleceksiniz.

6) Aileyle iş yaptığınızda hesabınızı kitabınızı ayırın.

7) Kendiniz için biriktirip o parayla yatırımınızı yapın ki kimse hakkım var diyemesin


Daha çok doluyum yazarım ama sizide ilk yazımda sıkmak istemiyorum. Lütfen iyi veya kötü yorumlarınızı yapın ve tavsiyeler verin ki hepimiz faydalanalım. 

Herkese Bol Kazançlı ve Mutlu Günler.

Kaynak:https://girisimcikafasi.com "FatihSarıkavak"

02.10.2020

Meyve ve sebzelerin raf ömrünü uzatan yerli girişim Nanomik

Sizlere Ekim 2017’den bu yana geçirdiği tüm süreçlerle ve önemli gelişmeleriyle ilgili yer verdiğimiz girişimlerden Nanomik, özel olarak aldığımız bilgi doğrultusunda, Avrupa’da faaliyet gösteren dikey hızlandırıcılardan Rockstart‘tan 100 bin Euro yatırım aldı ve programa dahil oldu.

Buse Berber Örçen ve Arda Örçen tarafından kurulan yerli girişim Nanomik, meyve-sebzelerin raf ömürünü uzatan ürünler geliştiren bir biyoteknoloji girişimidir.

Rockstart ise; yeni teknolojiler, enerji, tarımsal gıda ve sağlık alanlarındaki girişimlere hem yatırım yapıyor hem de bir hızlandırma programına dahil ederek onların tüm ihtiyaçlarını karşılayarak büyümesini sağlıyor.

Nanomik’in; ÇiftçilereHORECA sektörüne ve son kullanıcıya olmak üzere üç tüketici grubu için ürünleri bulunuyor. Bu noktada girişim, meyve-sebzelerin tarladan soframıza gelene kadar tüm süreçteki doğal korunmasını sağlıyor. Arda Örçen’den aldığımız bilgi bu ürünler meyve-sebze üzerinde kullanıldığında yüzde 99’a kadar bakterilerden arındığı söyleniyor.

Nanomik, bu yatırımla birlikte globale açılma noktasında ilk büyük atılımını yapacak ve Avrupa’daki faaliyetlerini hızlandıracak. Yeni gelişmeleri oldukça da sizlere aktarmaya devam edeceğiz.

Kaynak: egirisim.com

Tarih: 09.09.2020

Berbix, 9 milyon dolar Seri A yatırım aldı

ABD merkezli anlık kimlik doğrulama platformu Berbix, 9 milyon Dolarlık Seri A turu yatırım turunu tamamladı. Yatırım turunu yöneten Mayfield dışında bu tura Initialized CapitalY Combinator ve Fika Ventures gibi mevcut yatırımcılar da katıldı. Alınan yatırım, operasyon boyutunu iki katına çıkarmak ve toplu işe alımlar yapmak için kullanılacak.

Berbix, 2018 yılında eski Airbnb güvenlik ekibi liderleri olan Eric Levine ve Steve Kirkham tarafından kuruldu. Şirket, insan gözünün algılayamayacağı sahtekarlığı anında tespit etmek için makine öğrenimi tekniklerini kullanan, manuel inceleme sürecini değiştiren ve bir kimliği iki saniye içinde doğrulayan bir kimlik doğrulama aracı geliştirdi.

Berbix kurucularından Levine, kimlik doğrulama için mevcut araçların ya çok pahalı ve kullanması zahmetli olduğunu ya da doğrulama sağlamak için yaklaşık beş dakika zaman kaybının olduğunu belirtiyor. Berbix’in aracı bir müşterinin web sitesine yerleştiriliyor ve kişilerin kimliklerinin ön ve arka fotoğraflarını güvenli bir şekilde sağlamasına olanak tanıyor. Sistem, yaş veya geçmiş kontrolü için gereken bilgiler gibi diğer faktörleri de kontrol ediyor.

McKinsey, iki yıl önce oluşturduğu raporunda kimlik doğrulama hizmetinin 2022 yılına kadar 20 milyar Dolarlık bir pazar olacağını bildirdi. Yazılımdaki teknolojik gelişmeler artık sahte kimlikleri ve diğer dolandırıcılık türlerini en iyisinden daha hızlı, ucuz ve etkili bir şekilde tespit edebiliyor. Gigya CEO’su olarak güvenlik sektöründe yaklaşık 15 yıl geçiren Salyer, Pazar açısından geçtiğimiz altı ayın bize daha önce çevrimdışı olarak yapılan işlerin artık dijital olarak yapıldığını ve gelecekte dijital olarak devam etme tercihiyle yapıldığını gösterdiğini söyledi.

Kaynak:egirisim.com

29-08-2020

Zynga Türk oyun şirketi Rollic Games'i de satın alıyor!

       Rollic Games'i satın almak üzere. Zynga tarafından yapılan açıklamaya göre, Peak Games'in ardından bir başka Türk mobil oyun şirketi Rollic Games'te Zynga bünyesine geçecek. Anlaşmanın bedeli ise 168 milyon dolar.

    Türkiye'nin ilk unicorn'u olan Peak Games, geride bıraktığımız Haziran ayında Zynga'ya satıldı. Zynga, bunun için tam 1,8 milyar dolarlık rekor bir anlaşma imzaladı. Ancak bu hamle Zynga'yı durdurmuşa benzemiyor. Zira, bir başka oyun şirketi Zynga bünyesine geçmek üzere. O şirket, Rollic Games'in ta kendisi.

     

ROLLİC GAMES ZYNGA'YA KATILIYOR

G Knots 3D, Tangle Master 3D ve Repair Master 3D gibi mobil oyunları bulunan Rollic, Reuters'ın aktardığına göre 168 milyon dolar nakit karşılığında Zynga'ya satılacak. Ancak anlaşma bununla da bitmeyecek. İlk etapta Rollic'in yüzde 80'i Zynga'a geçecek. Geriye kalan yüzde 20'lik bölüm ise 3 yıl içinde kademeli olarak Zynga'ya katılacak. 3 yıl sonra ise şirketin tamamı Zynga bünyesinde faaliyetlerini sürdürmeye başlayacak. Zynga İcra Kurulu Başkanı Frank Gibeau ise anlaşma hakkında bazı açıklamalarda bulundu.

    

EN HIZLI BÜYÜYEN OYUNLAR ONLAR

Frank Gibeau, Rollic'in de bulunduğu hypercusual türü mobil oyunların, mobil cihazlarda en hızlı büyüyen kategori olduğunu söyleyerek, satın almanın yeni kullanıcılar kazanmak adına harika bir yol olduğunu belirtti.

KAYNAK: mynet.com

06.08.2020

Kodlardaki hataları azaltan yapay zeka girişimi Ponicode, 3.4 milyon dolar yatırım aldı

 

Haziran 2019’da kurulan Yapay Zeka ve veri bilimleri konusunda uzmanlaşmış bir Fransa merkezli girişim PonicodeBreega liderliğindeki turda Silikon Vadisi’nin en aktif yatırım fonlarından biri olan Kima ve Plug and Play‘den 3.4 milyon dolar yatırım aldı.

Ponicode, bilgisayar programlarının çeşitli işlevlerini test eden yapay zeka ve makine öğrenimine dayalı bir platformdur. Bilgisayarlardaki sıkıcı, zaman alıcı görevler noktasında geliştiricileri rahatlattığı söyleniyor.

Platform, öğrendiği milyonlarca kod satırından edindiği bilgileri kullanarak; birim testleri oluşturulmasına ve geliştiricilerin daha az hatalı kod sunabilmesi noktasında iyileştirmeler öneriyor. Böylelikle rutin işleri hızlandırmış oluyor ve dolayısıyla geliştiricilerin iş geliştirmede daha etkin olmasına olanak sağlıyor.

11 kişilik mühendis bir ekibe sahip olan Ponicode, Mayıs 2020’de Microsoft’un AI Factory programına kabul edildi. Yapay zeka alanında Avrupa’da, çözümünü geliştirdiği noktada lider olmak istiyor. Yakında yeni ürünler sunması da bekleniyor.

Aldığı yatırım ile Ponicode, Ar-Ge ekibini güçlendirecek ve yatırımı mümkün olduğunca iyi kullanarak şirketin ihtiyaçlarını giderecek. Amaçları arasında ekibini 1 yıl içerisinde yaklaşık iki katına kadar çıkarmak istiyor. Ayrıca ne zaman olacağı tam açıklanmasa da, ABD pazarına girmek için çalışmalara başlamış durumda.

Ponicode, AI uzmanı Patrick Joubert tarafından kurulan üçüncü şirkettir. 2011 yılında Cloud teknolojisinde uzmanlaşmış ve daha sonra 2014 

Refakatçi Robotlar, Yakında Hayatımıza Girmeye Hazırlanıyor

Nüfus artış hızı ve yaşam süresinin uzaması, sağlık hizmetlerine talebi arttırıyor. KPMG’nin hazırladığı rapora göre hastanelerde sunulan hizmetlerin çoğunlukla acil durumlar için olduğunu dikkate alan küresel sağlık sektörü, hastane ziyaretlerini azaltacak formüller üretiyor. Telefon uygulamalarıyla hasta rehberliği, giyilebilir medikal teknolojiler, biyometrik veri akışı sağlayan çiplerin yanı sıra refakatçi robotlar da yakında hayatımıza girecek. Robot refakatçiler hastane sonrası bakımı üstlenecek.

Uluslararası Denetim, Vergi ve Danışmanlık şirketi KPMG, küresel sağlık sektöründeki değişimi inceledi. KPMG’nin hazırladığı rapora göre, sağlık hizmetlerindeki yüksek maliyetleri düşürmek isteyen devletler, yaşam kalitesini yükseltecek ve hastane ziyaretlerini azaltacak politikalar geliştiriyor.

KPMG’nin hazırladığı rapora göre yaşlanan nüfusla birlikte artan hizmet talepleri sektörde baskı oluşturuyor. 2030 yılına kadar dünya genelindeki 60 yaş ve üzeri nüfusun 1,4 milyara ulaşacağı tahmin ediliyor. Halen 80 yaş ve üzerindeki nüfus 125 milyon. 2050’de bu sayının 434 milyonu bulması bekleniyor. Yaşlanan nüfus, sağlık hizmetlerindeki talebin ve maliyetin ciddi şekilde artmasına yol açıyor. Küresel sağlık sektöründe, sağlık hizmetlerinin merkezi yapılardan uzaklaşıp evlere dağıldığı görülüyor.

KPMG Türkiye İlaç ve Sağlık Sektör Lideri Hakan Orhan, ABD ve Avrupa merkezli gelişmeler hakkında şu bilgiyi verdi: “Yüksek nüfus artışı ve artan talep, hem sağlık hizmeti veren kuruluşları hem de devletlerin sağlık bütçelerini zorluyor. Küresel ölçekte hastane dışı sağlık hizmeti danışmanlığı alanında harcanan paranın yüzde 59’u kamu sektörü müşterilerinden gelmiş. Sistemin sürdürülebilirliği için işleyişin değişmesi gerekiyor. Hastanelerin acil servisleri çok yoğun çalışıyor oysa bazı şikayetlerin hastaneye gelmeden de tedavi edileceği görülüyor. Yapılan araştırmalar, hastaların hastaneler dışında toplum bazlı sağlık kuruluşları tarafından iyileştirilebileceğini gösteriyor. Bu sistemde, insanların sağlıklı bir yaşam sürmesi ve sağlık hizmetleri üzerindeki baskının azaltılması amaçlanıyor. Entegre Sağlık Sistemi adı verilen bu yöntemde, tek seferlik tedavi uygulamak yerine hastanın genel sağlık durumunu merkeze alan bir anlayıştan yola çıkılıyor. Hastane dışı hizmetler için üç aşamalı bir model var; hastane öncesi, hastane dışı ve hastane sonrası diye ayrılıyor. Hastane öncesinde; kişinin sağlıklı yaşam konusunda bilinç kazanması ve zorunlu olmayan hastane ziyaretlerinin azaltılması hedefleniyor. Hastane dışında; hastaların eczaneler, ruh sağlığı ya da aile sağlığı merkezleri gibi yerlerden faydalanması bekleniyor. Hastane sonrası ise hastanede tedavi görmüş kişilerin iyileşme sürecinin evden yürütülmesini destekliyor. ABD’deki birçok hastane şimdi hastaları evde ziyaret edecek doktor, hemşire, diyetisyen, vaka yöneticisi, eczacı ya da tıbbi destek personeli sağlıyor. Düzenli ev ziyaretleri ve sağlık ihtiyaçlarının sık karşılanması kişilerin acil servislere veya hastanelere gitmesini azaltıyor. Böylece maliyet düşüyor. “

Robot Refakatçiler Hastane Sonrası Bakımı Üstlenecek

Rapora göre teknoloji, geleneksel hizmet modellerini değiştiriyor, sistemde entegrasyonun artmasında etkili oluyor. Sektörde inovatif çözümler sunan örnekler artıyor. Telefon uygulamaları üzerinden hasta rehberliği, giyilebilir medikal teknolojiler, uzaktan teşhis ve reçete imkanı, hasta iletişim ağları, sensör aracılığıyla uzaktan hasta takibi, biyometrik veri akışı sağlayan çipler bunlardan bazıları. Ayrıca teknoloji hastaların hastane sonrası bakımları için robot refakatçilerle çözüm sunuyor. Böylece hastanın taburcu edilebileceği anda nekahat dönemini evinde geçirmesi imkanı sağlanıyor, hastanede bakım için uzun yatış süreleri ortadan kalkıyor.

Hakan Orhan, inovatif yaklaşımların sağlık sektörünü radikal şekilde değiştirdiğini belirterek, “Sağlık sektöründe her ülkenin yeni modellere ihtiyacı var. Bu modellerin dijital çözümlere ve hastaların eğitilmesine dayalı olması gerekiyor” diye konuştu.

Kaynak: girisimhaber.com

07.07.2020

Kriz Döneminde Girişimcilere Finansal Yönetim Tavsiyeleri

Uzmanlar, kriz dönemlerinde şirketlerin satış ve karlılıklarının düşüş gösterip zarar edebileceğini buna rağmen doğru strateji ile şirketlerin ayakta kalabileceklerini belirtiyor. Kriz dönemleri için finansal yönetim tavsiyeleri..

Tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs Covid-19 pandemisi, etkilerini her alanda sürdürmeye devam ediyor. Koronavirüs günlerinde öncelik her ne kadar sağlık konusunda olsa da bu dönemi ekonomik açıdan kazasız belasız atlabilmek önemli. Şirketler kendi yapılarına en uygun finansal yol haritasını çıkarmak için kafa yormanın yanı sıra finans danışmanlarının kapılarını çalıyor.

Herkesin gözünün kulağının küresel salgın ile ilgili gelişmelerde olduğu bugünlerde, Proje Finansmanı Uzmanı Fatih Kuran, ‘Kriz döneminde ne yapmalıyız?’ sorusuna şöyle cevap veriyor: “Öncelikle soğukkanlılığımızı koruyup asla panik yapmamalıyız. Kararlarımızı almadan önce objektif bir durum tespiti yapabilmek ve alacağımız kararların kısa-orta ve uzun vadede getirebileceği sonuçları ön görebilmek çok önemli. Genel kanaatim alınan ani kararların nadiren olumlu sonuç doğurduğu şeklinde olduğundan önemli kararları almadan önce ince eleyip sık dokumamız gerekiyor.

Türkiye’de kurulan yeni şirketlerinin yaşam sürelerine bakıldığında %80 gibi çok önemli bir bölümünün ilk 5 yıl içinde iflas ettiği görülüyor. Günümüzde, değişen dünyanın gerekliliklerine ayak uyduramayan, nakit akışını doğru yönetemeyen şirketler ekonomik değişimlerden de olumsuz etkilenerek yok oluyorlar. İş planlarını sürekli yenileyen ve çağdaş bir yönetim felsefesi benimseyen şirketler ise kriz ve değişimleri fırsata çevirip yollarına emin adımlarla devam edebiliyorlar.“

İşte kriz dönemini daha rahat atlatabilmek ve belki de fırsata çevirebilmek için şirketlere 5 tavsiye:

1. Nakit Akış Yönetimi

Türkiye’deki pek çok şirket nakit akışlarını nasıl yöneteceğini maalesef tam olarak bilmiyor. Bu konuda çalışma yapmak finans ve muhasebenin sentezlenmesi gereken özel bir uzmanlık konusu olduğu için çoğu orta ölçekli şirket böyle bir kapasiteye sahip de değil. Türkiye’deki bankaların önemli bir kısmı ile yaptığım çalışmalarda ortak kanaat şirket iflaslarının veya zora girmesinin en önde gelen nedenlerinin başında nakit akışında yaşanan sıkıntıların geldiğidir. Gelir tablosundaki karın aslında muhasebesel bir değer olduğunun farkında olmayan şirketler kağıt üzerinde para kazanıyor olsalar bile gerçek de nakit akışı sıkıntısı yaşayabilmekte ve durumu yönetemeyen şirketler de iflasa doğru sürüklenmektedirler. Başka bir deyişle kar eden bir şirketin nakit akışında sıkıntı olabileceği gibi tam tersi de mümkündür. Amortisman, KDV, kredi ana para geri ödemeleri ve tahakkuklar gibi kalemler gelir ve nakit akış tablolarının farklı performanslar göstermesine neden olur. Her ne kadar şirket için kar önemli olsa da asıl performans nakit akışında belli olur. Nakit akışı fiili durumu yansıtır. Reel olarak şirketin cebine giren ve çıkan nakit hareketleri üzerinden hesaplama yapıldığı için gerçek durumu yansıtır. Büyük veya küçük ölçekli olduğu fark etmeksizin her işletme için önemli olan nakit akışı yönetimi ancak doğru şekilde yapıldığı takdirde uzun vadeli, başarılı ve sürdürülebilir büyüme ile karlılık söz konusu olabilmekte, şirketlerin devamlılığı garanti altına alınabilmektedir.Kriz dönemlerinde şirketlerin likidite bakımından güçlü olması büyük avantajdır. Nakit akışınızı güçlendirmeye ve likiditenizi arttırmaya çalışın.

2. Karar Almak

Sıkıntıların ve stres katsayılarımızın fazla olduğu bu dönemde sakin kalmaya ve itidalli kararlar almaya her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Durumumuzu soğukkanlılık ile analiz etmeli ve kısa, orta, uzun vadede etkisini gösterecek sağlıklı tedbirler almak durumundayız. İşletme körlüğü yaşıyor olabiliriz ve dışarıdan daha objektif gözle durum değerlendirmesi yapabilecek danışmanlarla çalışmayı değerlendirebiliriz. İyi bir danışman şirket iş modeli geliştirmekten, karlılık analizlerine, maliyet optimizasyonuna ve nakit akış yönetimine kadar pek çok alanda şirketlere ekstra faydalar sağlayıp vizyonunu geliştirebilir.

Kriz dönemleri fırsatlar barındırsa da uzun vadeli karar almak için uygun zamanlar değildir. Kriz dönemlerinde riskler çok daha fazladır ve ileriye yönelik projeksiyon yapmak çok daha zordur. Uzun vadeli kararlarınızı erteleyin. Mutlaka bir karar almanız gerekiyor ise sizi uzun vadede bağlayacak nitelikte olmamasına özen gösterin. Bununla beraber bu dönemde özellikle gıda, bilişim teknolojileri, e-ticaret, perakende, sağlık ve ihracata dayalı sektörlerde şirketler için ekstra fırsatlar söz konusu olabilir. Bu tip şirketler önlerini özellikle satış ve gelir yaratma itibari ile daha uzun vadeligörebilecek güçlü bir pozisyona sahiplerse kararlarını daha uzun vadeli alabilirler.

3. Kur Riski Yönetimi

Krize bağlı alınan parasal genişleme tedbirleri gelecekte kur artışlarına neden olabilir. Bu nedenle kur riski yönetimine her zamankinden daha fazla dikkat etmek gereklidir. Kur riski yönetiminin en temel prensibi doğal korunmadır. Gelirleriniz ile giderlerinizin aynı para birimi üzerinden olmasıdır. İhracat yapan bir şirketseniz ve döviz bazında borçlandıysanız kurların artmasından çok fazla etkilenmeyeceksiniz hatta TL olan maliyetleriniz varsa döviz bazında değer kaybettiği için ekstra kar ediyorsunuz demektir. Eğer gelir ve giderlerinizin para birimleri aynı değil ise ‘forward’ gibi finansal enstrumanlar kullanıp kur riskini yönetmeniz gerekir.

4. Paranın Zaman Değeri

Bugün elinize geçecek olan paranın değeri ileride alacağınıza göre daha yüksektir. Buna paranın zaman değeri denilir ve alış veriş yaparken mutlaka hesaplanması gereklidir. Özellikle faizlerin yüksek olduğu dönemlerde paranın zaman değeri hesabını yapmak daha büyük önem taşır. Bir malı standart olarak 3 ay vadeli satıyorsanız ve peşin satışta ne kadar iskonto verebileceğinizi hesaplamak istiyorsanız elinize peşin para geçtiği zaman getirisinin ne olacağı üzerinden hesap yapabilirsiniz.

Örneğin:

Vadeli satış fiyatı : 1000 TL, Vade (n): 3 ay, Fırsat maliyeti (vade farkı veya faiz) (i): % 2 (aylık) ise

Peşin Satış Fiyatı = Vadeli Satış Fiyatı / ( 1 + i) ^n = 1.000 / ( 1 + %2)^3 = 942.32 TL şeklinde hesaplama yapılır.

Yukarıdaki örnekte fırsat maliyetiniz arttıkça daha fazla iskonto yapabilirsiniz. Fırsat maliyeti peşin parayı alıp işinize yatırmak ve para kazanmak şeklinde olabileceği gibi kredi geri ödemeleri için de değerlendirilebilir. Peşin parayı alıp kredi kapatacaksanız bu takdirde fırsat maliyetini aylık kredi faizi olarak düşünebilirsiniz.

5. Maliyetleri Azaltmak

Kriz dönemlerinde ilk akla gelen hususlardan biri maliyetleri azaltmaktır ki tasarruf etmek anlamında maliyet düşürmek doğru bir yaklaşımdır. Bununla beraber satış, pazarlama, reklam, tanıtım faaliyetleri gibi işinizin artmasına direkt etki edebilecek kalemlerden kesmeye çalışırsanız dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan da olabilirsiniz. Maliyet optimizasyonu yaparken en başta değindiğimiz gibi soğukkanlı davranmamız ve neden sonuç ilişkisi çerçevesinde doğru kalemlerden tasarruf etmeye odaklanmamız gerekir. Özellikle eleman çıkarma konusunu aceleye getirmeyin. Çıkartacağınız kişi kadar geride kalacak olan şirket personeli üzerindeki olumsuz etkisini de hesaba katın. Kriz döneminden şirket olarak tek parça çıkmanız durumunda yaratacağınız aidiyet duygusunun olumlu etkilerini de dikkate alın. Eleman çıkartmak kaçınılmaz bir karar ise öncelikle kişilerin liyakatını dikkate alarak karar verin.

30.06.2020

Meditopia’nın 60 milyon dolar değerleme ile yatırım aldığı doğrulandı.

60 milyon dolar değerleme ile yeni yatırım turunu tamamlamaya hazırlanan Meditopia , dün atılan imza ile 15 milyon dolar yatırım aldı.

Geçtiğimiz günlerde Meditopia'nın 60 milyon dolar değerleme ile yeni yatırım turunu tamamlamaya hazırlandığını sizlere aktarmıştık. Meditopia, dün tamamlanan yatırım turunda 15 milyon dolar yatırım aldı.

Şirket tarafından henüz bu konuda resmi açıklama yapılmamış olsa da; aldığımız duyumlara göre girişimi destekleyen yatırımcılar arasında Spotify'ın da yatırımcısı olan Creandum yer alıyor. 

Bu arada yabancı yatırımcıların Meditopia'ya daha önce de ilgi gösterdiğini hatırlatalım. Özellikle bir önceki yatırım turunda Meditopia'nın yatırımcıları arasına ABD'den Vela Partners,  Almanya'dan Atlantic Labs katılmıştı.

Girişimin hali hazırda yatırımcısı olarak bir önceki yatırım turuna katılanlar arasında ise Teknasyon Kurucu Ortakları Burak SağlıkMustafa SevinçMustafa VardalıAlper AkcanSinan Güler ve Murat Balcı yer almıştı.

Bu noktada girişime ilk turunda 180 bin dolarlık yatırım yapan StartersHubEbru DormanAlper Akcan ve Tülin Karabük'ü de hatırlatmakta fayda var. 

Covid-19 salgını döneminde meditasyon uygulamalarına gösterilen ilgi ile birlikte, Meditopia'nın da bu süreci ciddi bir başarıyla tamamladığını söylemek mümkün.12 milyondan fazla kullanıcıya sahip olan girişim, görünen o ki; yeni pazarlarda büyümeye devam edecek. 

26.06.2020

Jeff Bezos'un serveti, corona virüs salgını döneminde 24 milyar dolar arttı.

Amazon'un kurucusu ve CEO'su Jeff Bezos'un serveti bu dönemde 24 milyar dolar arttı ve toplamda 138 milyar dolara ulaştı.


Corona virüs salgını nedeniyle internet üzerinden alışverişlerde yaşanan patlama, Amazon'un hisselerinin değerlenmesine neden oldu. Amazon'un kurucusu ve CEO'su Jeff Bezos'un serveti bu dönemde 24 milyar dolar arttı ve toplamda 138 milyar dolara ulaştı.

Bloomberg Milyarderler Endeksi'ne göre Jeff Bezos dünyanın en zengin kişisi ünvanını elinde tutmaya devam ediyor. Zira Amazon, hala içinde bulunduğumuz salgın sırasında, özellikle insanlar evlerine kapanınca artan online alışveriş nedeniyle ciddi bir kazanç sağladı. Hatta şirket geçtiğimiz günlerde, artan taleple başa çıkabilmek için binlerce yeni insanı işe aldı. Ancak tüm bunlara rağmen Amazon, okların hedefi olmaktan kurtulamadı. Şirket, her ne kadar bu dönemde istihdam sağlıyor olsa da kullanıcılar tarafından olumsuz geri dönüşler de alıyor.

Geçtiğimiz günlerde Amazon'un eski müşterilerini kaybetmemek adına, yeni müşterilerini bekleme listesine aldığı haberini sizlerle paylaşmıştık. Bunun nedeni ise Amazon kapasitesini yüzde 60 civarında arttığı halde tüm siparişlere dilediği hızda yetişememesi olarak açıklanmıştı. Şirket mevcut müşterilerine daha iyi bir hizmet vermek için böyle bir önlem almayı tercih etmişti. Bunun yanı sıra Amazon'un çalışanlarının sağlığı için Covid-19 test laboratuvarı kuracağını da hatırlatalım.

Amazon, her geçen gün farklı bir yenilikle karşımıza çıksa da Jeff Bezos, 2017'den beri değişmeyen bir şekilde dünyanın en zengin insanı ünvanını elinde tutmayı başarıyor. Bezos'un Amazon hisselerinin yüzde 11'ine sahip olduğunu da bu noktada hatırlatalım.

24.06.2020

Telefon

0 544 424 64 96

Mail

bilgi@dalicini.com

Adres

Şükran Mh. Taşcami Uzunharmanlar Cd. No:15/G - Meram/KONYA